Mardin’de Gezilecek Yerler?

Mardin’de Gezilecek Yerler?

Mardin, (Kürtçe: Mêrdîn) Türkiye‘nin büyükşehir statüsüne giren bir ili ve en kalabalık yirmi altıncı şehridir. 2021 yılı TÜİK verilerine göre nüfusu 862.757’dir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle Bölümü’nde yer alır. Suriye ile sınır komşusudur.

ULU CAMİİ:

Artuklular devri mimari örneklerinden, Mardin merkezde bulunan tarihi cami. Yapıldığında iki minaresi olan yapı, kesme taştan yapılmıştır. Cami kubbesi dıştan yivleme tekniği ile oluşturulan dilimli yapıdadır. Bu yapı stili daha sonra Mardin mimarisinde gelenek haline gelmiştir. Enine gelişen yapı, mihrap önü kubbelidir. Dikdörtgen biçimli avlusu caminin kuzeyinde bulunur. Bugünkü minare, kare kaide üzerine 1888/1889 tarihinde inşa edilmiştir. On altı kitabesi bulunan camiyi, minare üzerindeki 1176 tarihli kitabeye göre Diyarbekir Meliki II. Kutbettin İlgazi yaptırmıştır. Avludaki kitabeye göre ise Artuklulardan Hüsameddin Yavlak Arslan tarafından 1186 yılında yaptırılmıştır. Cami Timur istilasından zarar görmüş, yıkılan minare Memluklu ve Akkoyunlular devrinde tamir görmüştür. Cami, Osmanlılarca 1764-65, 1870,1886, ve 1889 yıllarında tadilat görmüştür. Yakın zamanda, 1967-68  ve son olarak 2010-12 (bkn:kitabe) yıllarında onarım görüştür. Mihrabın solunda duvar içerisinde bulunan Sakal-ı Şerif halk tarafından ziyarete edilir.

Zinciriye Medresesi:

Sultan İsa Medresesi Mardin’de hüküm süren son Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa bin Muzaffer Davud bin El Melik Salih tarafından 1385 yılında yaptırılmıştır. İlk defa Mardin’de görülen Timur ve ordusu ile savaşmış olan Melik Necmeddin İsa bir süre bu medresede hapsedilmiştir. Halk arasında Zinciriye Medresesi diye de anılan Sultan İsa Medresesi, doğu ve batı uçlarındaki dilimli kubbeleri ve doğu tarafına rastlayan yüksek anıtsal portali ile çok uzaklardan bile dikkati çeker. Dikdörtgen ve geniş bir alanı kaplamakta olan yapı, iki kat üzerinde avlu, cami, türbe ve çeşitli ek mekânlardan meydana gelir. Portalden girince yıldız tonozla örtülü bir bölüme çıkılır. Batısında ise cami ile birlikte avluya açılan bir koridor vardır. Koridorun güneyindeki cami mekânının ortasında mukarnaslı tromplu bir kubbe yer alır. Mihrabın etrafı kakma motiflerle işlenmiştir. Minber kesme taştan yapılmıştır. Avlunun batısındaki eyvandan ise türbe olduğu anlaşılan ve kubbe ile örtülü mekâna geçilir. Üst kat daha çok küçük oda mekânlarından oluşmaktadır. Bunlar bir zamanlar medresede okuyan kişilerin odacıklarıdır.

Kasımiye Medresesi:

Günümüze kadar mükemmel yapısıyla ayakta kalabilen medresenin yapımına Artuklu Dönemi’nde başlanmış ve Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım Padişah döneminde 1457-1502 yıllarında tamamlanmıştır. İki katlı, kubbeli, tek ve açık avlulu medresenin inşasında düzgün kesme taş kullanılmıştır. Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri bakımından ilgi çeken yapı, cami ve türbe ile birlikte külliye içerisinde yer almaktadır. Medresenin avlusunda bir çeşme ve büyükçe bir havuz bulunmaktadır. Güneyde ovaya açık bir cepheye sahip olan medrese, Mardin yapılarının en büyüklerindendir. Açık medrese tipinde, tek bir avlu etrafında düzenlenmiş, iki katlı ve tek eyvanlıdır. Kesme taş ve tuğlalardan yapılmıştır. Güney cephesinden, bir taç kapının bağladığı beşik tonozlu bir koridordan geçilerek girilir. Batısında diğer kısımlarla girişi aynı olan, bağımsız bir mescit mekânı vardır. Doğuda iki kat boyunca yükselen camisi mevcuttur. Portalden girilen revaklı büyük avlunun etrafında, iki kat üzerine revaklar arasına dizilmiş hücrelerden oluşmaktadır. Avlunun kuzeyinde, ikinci katı da kesen büyük eyvan ve onun önünde bir havuz mevcuttur. Burası tek başına bir medrese olarak değil bir külliye gibi düşünülmüş olmalıdır. Yanında bulunan zaviye-türbe bunun kanıtıdır.

Mardin Kalesi:

Şehrin büyük alanının dayanmış olduğu zinin üst tarafına kurulmuş müstahkem bir yerdir. Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklu Hanedanı, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini yaşamış çok önemli bir kaledir. MS 330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşetapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardinkalesinde kalır. Hastalanmış olan kral, kalede yaşadığında iyileşince, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada hayatını devam ettirir. Sonra kendi memleketi Pers ve Babil’den birçok asker ve sivil getirip, onlar için Mardin’e yerleşim yeri yaptırır. Halkın etkisi sayesinde MS.442 yılına kadar ilerlemeler görülür. MS 442’de veba hastalığının yaygın hale gelmesi kaledekilerin hayatını kaybetmelerine neden olmuştur. MS 542’e kadar Mardin Kalesi kullanılmadı.

Antik Dara Kenti:

Dara Antik Kenti Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan Oğuz Köyü’nde yer almaktadır. Tarihte Yukarı Mezopotamya‘nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius‘un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuştur. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kenti’nin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmuştur. İç kale, kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne kurulmuştur. Kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma Dönemi’ne kadar giden mağara evlere rastlanmaktadır.

Mardin Müzesi:

İnsanlar, insanlık tarihi boyunca unutmaya ve unutulmaya karşı sürekli bir direniş içerisinde olmuştur. Unutulmaya karşı gösterilen bu duyarlılık, her türlü sanat yazıcılığını, kütüphaneleri, arşivleri ve müzeleri meydana getirmiştir. Toplumun kültürel mirasını toplayan, araştıran, koruyan müzeler, günümüzde çağdaş bir toplumda bulunması gereken temel kurumlardan biri olarak Türkiye müzeciliğine rol model oluyor. Mardin Müzesi, müzelerin “Tarihi eserlerin korunduğu ve sergilendiği yer” kimliğini de aşarak, bireyi, aileyi, okulu, toplumu, etkinlik kapsamına alan, çocuğa, yaşlıya, engelliye eğitim veren, öğrenme süreçlerine etki eden, sosyalleşmelerini sağlayan, sanatla buluşturan, bireyin gelişmesine, toplumun kalkınmasına katkıda bulunan, gerçek bir eğitim, öğretim ve iletişim kurumu haline gelmiştir. Mardin Müzesi, tematik teşhir salonlarında kırk beş binin üzerindeki koleksiyonu ile Paleolitik Çağ’dan (MÖ 45.000) kentin arkeolojik geçmişini günümüze bağlıyor.  Müze, bu koleksiyon ışığında kültürel mirasımızı derinlemesine tanıtan, modül programlar ve atölye çalışmalarıyla müze eğitimi çalışmalarını 7 yıldır sürdürüyor. Mardin Müzesi, bu eğitimlerle çocuklarımızın doğal ilgi alanlarını, merak, yaratıcılık, eleştirel düşünme becerisi, hayal gücü ve keşif eğilimlerini geliştirerek,  kültürel mirasını tanıyan, koruyan, yaşatan, farklılıklara saygı gösteren, demokrasi bilinci edinmiş, paylaşımcı ve kendisiyle barışık ve bilime değer veren nesiller yetiştiriyor. Mardin Müzesi, taşınır ve taşınmaz kültür varlıkların açığa çıkarılması, korunması için Dara Antik Kenti, Nusaybin Mor Yakup Kilisesi, Mardin Kalesi, Cizre İç Kale ve Ilısu Barajı HES Projesi kapsamında onlarca antik yerleşim alanında arkeolojik kazı çalışmalarına devam ediyor. Bu arkeolojik kazı çalışmalarının yanı sıra somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunması ve yaşaması için de çaba sarf ediyor. Masalcılar Buluşması, Mardin’in Sesleri Tanıtım Filmi, Uçurtma Festivali, Bilali Şenlikleri, Çelbira Bağbozumu Festivali, Engelsiz Mardin, Engelsiz Müze 3 Aralık etkinliği, Müze Sokağı çiçeklendirme çalışmaları, Geleneksel Mardin Müziği ve Reyhani Müzik Ekibi, Mardin Mutfak Kültürü Araştırmaları, Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Yaşatılması için projeler yürüterek, müzenin itici gücü ile kaybolmaya yüz tutmuş birçok değer yaşatılmaya çalışılıyor. Mardin Müzesi, “Müzeler Yaşamları Değiştirebilir” sloganı ile halkı bilgilendirerek, danışarak, birlikte karar vererek ve birlikte hareket ederek, bağımsız girişimleri destekleyerek Mardin’de varlığını sürdürüyor.

Deyrulzafaran Manastırı:

Mardin’in 4 kilometre doğusunda, Mardin Ovasına hakim bir noktadadır. Üç kattan oluşan Manastır 5’inci yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18’inci yüzyılda kavuşmuştur. Manastır, MÖ Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılar tarafından kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi.

Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Manastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişenzafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı.

Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biriydi. Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu Manastır’da patriklik yapan ve 1895’te vefat eden 4. Petrus’tur. 1874 yılında İngiltere’ye yaptığı bir ziyaret sırasında satın aldığı matbaayı 1876 yılında manastıra getirtti. Matbaada 1969 yılına kadar başta Süryanice olmak üzere Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar ile 1953’e kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi basılıyordu. Matbaadan geriye kalan parçaların bir kısmı manastırda diğer bir kısmı da Mardin’deki Kırklar Kilisesi’nde sergilenmektedir.

Manastır bugün de Süryani Kilisesi’nin önemli dini merkezlerinden biridir. Mardin Metropoliti’nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı, dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryaniler tarafından dua ve bereket almak için ziyaret edilir. Yine binlerce yerli ve yabancı turist, kısa veya uzun bir yol kat ederek manastırı ziyaret etmektedirler.

Mardin Abbaraları:

Kadim şehir Mardin’de, tarihi sokakların üzerine, altta geçit bırakılarak yapılan ve ‘abbara’ diye tabir edilen odalar, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Abbaraların kentin en önemli ve sıra dışı yapıtları arasında yer aldığını dile getiren Artuklu Belediye Başkanı Abdulkadir Tutaşı, yakın zamana kadar 106 olan abbara sayısının 57’ye düştüğünü belirterek, “Bunlar koruyabildiklerimiz. Abbaralar, yazın çok serin, kışın da çok sıcak alanlar. Bunlar evlerimizin de geçişidir. Neredeyse evimizin bir temelidir, terasıdır. O teras da Mezopotamya Ovası’na bakar. Bu apayrı bir güzelliktir.

 


Yazar: EfuLim

Görüntüleme: 174 defa

Kategori: Genel, gündem, Haber, muhabbet, sohbet, Tarih

Yayınlanma Tarihi: 07 Ağustos 2023

15 Yorumlar
Faruk

EfuLim emeğine sağlık. Güzel bir yazı olmuş


FiL

Mardin kapı şen olaaa :) harika yer


MiSRa

EfuLim mmm emeğine yüreğine sağlık canim benim, Harika olmuş. Mardin güzel,antik bir şehir olduğunu .duymuştum.bunlari bizle paylaştığın için. Sana çok teşekkür ediyorum. 🧿


Roj

Mardin şehir olmaktan ziyade, her sokağı buram buram tarih kokan bir Mezopotamya incisidir. Emeğine sağlık çok güzel bir makale .


Mem u zin

Mardin gezilecek en iyi şehirler arasında 1. Sırada :) emeğine sağlık.


NoBLe

Eline emeğine yüreğine sağlık


KaLp

Eline emegine saglik canim harika anlatmissin mardini. Ve gercekten gezip gorulesi bir sehir. Kayseriye de sira gelsin ;d gezenle gezeriz yardimci oluruz 😂✨☺️


SuLh

Emeğine sağlık olsun çok güzel.


Zn

Bayılıyorum Memleketimin Her sehrine hele güneydoğu dogu anadolu batisi her yeri ayri.. Guzel kalemine sağlık canim insAllah cok gormrk istedigim yerlerden elbet birgun! :D gidicem


Xyz

Çok beğendim tüm şehirlerimiz Türkiyemiz çok güzel bir coğrafyamız var.


Mucize

KaLp'i sona Al Once benim siram bananeeee :dd keyifle okudum emegine sağlık cnm


SeRKaN

HawaRanLi ile bir Mardin turu düşünüyorduk Teşekkür ederim sana bizi bilgilendirdiğin için emeğini yüreğine sağlık patron


SeRKaN

Antik dara kentini çok beğendim:)


~ Fırat ~

3 defa qittim.. Heleki Midyat ilcesi.. Asla Pişman olmazsınız.. Insanlari ayri bi qüzel..


Cevap bırakın

radyo dinle Türkiye'nin en iyi radyosunu sende hemen dinle.

Ses 50