Ağrı Dağı

Ağrı Dağı

Ağrı Dağı (ErmeniceԱրարատ, Ararat ya da Մասիս, Masis; KürtçeÇiyayê Agirî; Selçuklulardöneminde: Eğri Dağ), 5.137 metrelik rakımıyla, Türkiye‘nin en yüksek dağıdır. Ağrı Dağı, Türkiye’nin doğu ucunda, İran‘ın 16 kilometre batısında ve Ermenistan‘ın 32 kilometre güneyindedir.

Dağın Türkçe ismi olan Ağrı Dağı, dilde Geç Orta Çağ‘dan beri kullanılmaktadır. Dağın geleneksel Farsça ismi olan Kūh-e Nūḥ (Farsçaکوه نوح), Nuh Dağı manasına gelmektedir. Kürtçe çiyayê Agirî olarak adlandırılmış dağ bu dilde “Ateşli Dağ” anlamına gelir.

Ararat ismi, İbranicede eski çağlarda Ermeni Yaylaları’nda yaşamış Urartular için kullanılmış (İbranice okunuşu ile ”Ararat”) kelimesinin Yunanca varyasyonudur. Dağ dünyada genellikle bu isimle tanınmasına rağmen, dağın bulunduğu bölgede yaşamış hiçbir yerli halk dağ için bu ismi kullanmamıştır. Klasik Antik Çağ’da, özellikle Strabo‘nun Geographica eserinde Ağrı Dağı’nın zirveleri Eski Yunancada Ἄβος (Abos) ve Νίβαρος (Nibaros) olarak geçmektedir.

Dağın geleneksel Ermenice ismi Masis (Մասիս) olmasına rağmen Ararat ve Masis isimleri günümüz Ermenistan’ında aynı yaygınlıkta kullanılmaktadır. Bu ismin Orta Farsçadaki masist (en büyük) kelimesinden türediği veya Proto-Hint-Avrupa dilindedağ anlamına gelen *mns- kökünden evrildiği düşünülmektedir.  Arkeolog Armen Petrosyan’a göre ise isim, Gılgamış Destanı‘nda geçen MāšuDağı’ndan geçmiştir.

Ağrı Dağı iki zirveden oluşur. Bunlar 5.137 metrelik Atatürk Zirvesi (Büyük Ağrı) ile 3.898 metrelik İnönü Zirvesi’dir (Küçük Ağrı).  4000 metreye kadar bazalt, daha sonraki yükseklikte andezitlavlarından oluşarak volkanik bir dağ özellikleri gösterir.

Ağrı Dağı 5137 m’lik yüksekliği ile sadece ülkenin en yüksek zirvesi olmayıp aynı zamanda üzerinde 10 km²lik güncel bir buz takkesi (ice cap) bulunduran tek dağıdır. Ağrı Dağı üzerinde güncel kalıcı kar sınırı 4300 metreden geçmektedir (Arkel, 1973). Blumenthal (1958) kalıcı kar sınırının Pleistosen’de3000 metre seviyesine kadar indiğini hesaplamıştır. Zirvesi dört mevsim boyunca erimeyen kar ve takke buzulu ile kaplı volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı’nın doruğundaki örtü buzul Türkiye’nin en büyük buzuludur.

Buz takkesinden sarkan ve uzunlukları 1 ila 2,5 km arasında değişen toplam 11 adet buzul dili dağın güney eteklerinde 4200 m’ye, kuzey eteklerinde ise 3900 m’ye kadar ulaşmıştır. Bu dillerden en büyüğü kraterin kuzeydoğusundaki Cehennemdere Vadisi’nde bulunur. Eğimin çok fazla olmasından dolayı zaman zaman kopan buzul parçaları vadinin aşağı kesimlerinde (2370 m civarı) döküntüler ile kaplı ölü bir buzulun (rejenere buzul) oluşumuna da yol açmıştır.

Ağrı Dağı eteklerindeki morenler diğer dağlara kıyasla çok daha az bir alan kaplamaktadırlar. Bunun nedeni, Cehennemdere Vadisi hariç, gelişmiş vadilerin bulunmayışı, buzul üstünün ayrışmış malzeme ile kaplanmasını sağlayacak yüksek eğimli zirvelerin olmayışı ve zaman zaman aktif hâle geçen volkandan çıkan malzemelerin daha yaşlı moren depolarını kaplaması olarak açıklanabilir.

Erken Eosen ve erken Miyosen boyunca, Arap platformunun Lavrasya ile çarpışması kapandı ve Tetis Okyanusu’nu şimdi Anadolu olan bölgeden uzaklaştırdı. Bu kıtasal kabuk kütlelerinin kapanması bu okyanus havzasını çökertmiştir. Orta Eosen’de ve erken Miyosen’in sonuna kadar kalan denizlerin giderek sığlaşmasıyla sonuçlandı. Çarpışma zonu içindeki çarpışma sonrası tektonik yakınsama, erken Miyosenin sonunda Doğu Anadolu’dan kalan denizlerin tamamen yok olmasına, çarpışma zonu boyunca kabuksal kısalma ve kalınlaşmaya ve Doğu Anadolu-İran platosunun yükselmesine neden oldu. Bu yükselmeye eşlik eden, çok sayıda yerel havzanın oluşmasına neden olan faylanma ve katlanma yoluyla geniş deformasyon olmuştur. Devam eden faylanma, volkanizma ve depremselliğin kanıtladığı gibi, kuzey-güney sıkıştırma deformasyonu bugün de devam etmektedir.

Anadolu’da bölgesel volkanizma Orta-Geç Miyosen’de başlamıştır. Geç Miyosen- Pliyosen döneminde, yaygın volkanizma tüm Doğu Anadolu-İran platosunu kalın volkanik kayalar altında kapladı. Bu volkanik aktivite tarihsel dönemlere kadar kesintisiz devam etmiştir. Görünüşe göre, en geç Miyosen-Pliyosen’de, 6 ila 3 My arasında bir doruk noktasına ulaştı. Kuvaterner sırasında volkanizma, Ağrı Dağı gibi birkaç yerel volkanla sınırlı hale geldi. Bu volkanlar, tipik olarak, Anadolu’nun devam eden kuzey-güney kısalma deformasyonunun oluşturduğu kuzey-güney gerilme çatlakları ile ilişkilidir.

Anadolu’nun Kuvaterner volkanizmasının ayrıntılı çalışmasında ve özetinde, Yılmaz ve diğerleri. Ağrı Dağı’nın yan taraflarına derin bir şekilde oyulmuş buzul vadilerinde açığa çıkan volkanik kayalardan inşa edilmesinin dört aşamasını tanıdı. İlk olarak, 700 metreden fazla piroklastik kayaç ve birkaç bazaltik lav akışı biriktiren Plinian-sub Plinian fissür patlamalarının bir çatlak patlama aşamasını fark ettiler. Bu volkanik kayaçlar, Ağrı Dağı’nın gelişmesinden önce yaklaşık olarak kuzeybatı-güney güneydoğu yönlü genişlemeli faylar ve çatlaklardan püskürmüştür. İkincisi, bir koni oluşturma aşamasıvolkanik aktivite bir çatlak boyunca bir noktada lokalize olduğunda başladı. Bu aşamada, 150 metre kalınlığa kadar ardışık lav akışlarının ve andezit ve dasit bileşiminin piroklastik akışlarının patlaması ve daha sonra bazaltik lav akışlarının patlaması, düşük konik profilli Büyük Ağrı konisini oluşturdu. Üçüncüsü, bir iklim evresi sırasında bol andezitik ve bazaltik lav akıntıları patlak verdi. Bu aşamada, Büyük ve Küçük Ağrı’nın mevcut konileri, ikincil çatlaklar boyunca püskürmeler ve çatlaklar ve kanatlar meydana geldikçe oluştu. Son olarak, Ağrı Dağı’ndaki volkanik patlamalar, bir yan patlama aşamasına geçti, bu sırada kuzey-güney yönlü büyük bir fay, yanardağın yan kısımlarında bir dizi ikincil çatlak ve çatlakla birlikte gelişen iki koniyi dengeledi. Bu fay ve tali çatlaklar ve çatlaklar boyunca, küçük patlamalarla bir dizi asalak koni ve kubbe inşa edildi. Bir yardımcı koni, hacimli bazalt ve andezit lav akıntılarını püskürttü. Doğubeyazıt ovası boyunca ve güneyden akan Sarısu Nehri boyunca aktılar. Bu lav akışları, iyi korunmuş lav tüpleri içeren siyah ʻaʻā ve pāhoehoe lav akışlarını oluşturdu. Bu lav akışlarının radyometrik tarihlemesi, 0.4, 0.48 ve 0.81 Ma radyometrik yaşları vermiştir. Genel olarak, Ağrı Dağı’nın püskürdüğü volkanik kayalardan elde edilen radyometrik yaşlar 1,5 ile 0,02 My arasında değişmektedir.


Yazar: EfuLim

Görüntüleme: 193 defa

Kategori: chat, Coğrafya, Genel, gündem, Haber, muhabbet, sohbet, Tarih

Yayınlanma Tarihi: 14 Ağustos 2023

17 Yorumlar
Faruk Adakan

Güzel bir paylaşım olmuş emeğinize sağlık


SeRKaN

Emeğine sağlık Canım Ağrı dağının en harika detayı serkan demeliydin:(


GaZeL

Emeğinize sağlık..~


TuMeR

hiç gitmedim ama nasipse seneye gidicem. uludağ kadar güzelmidir bilemem ama göreceğiz. Bide giderken yanımıza alacağımız üç şey ne olmalı bilgi verirmisiniz. :)


BaLa

Emegine saglık agrı dagını bilmemde agrılı iyi bilirim 😂


aSaBi

ağrı dağı asiklarin kavusturmadigi dağ :)))


guLbeseker

Agri dagin eteginde ucan bir guvercin olsam. Diyerek sozlerimi baslamadan bitirmek istiyorum..agri anlatilmaz yasanir yasayanlar anlatsin. Emegine saglik EfuLimmm :*


Mucize

Agri daginda etegindeee hepimizin makaleyi okurken bu sarkiyi mirdandigini biliyorum suan bende diyorum .dd her makale de ayri bir bilgi ve hep dediğim gibi guzel Türkiyemin her yeri ayri guzel ozel agri daginida uzaktanda olsa SeRKaN sayesinde cok gordum her yerini gezip gorulmesi gereken yerlerden kalemine sağlık canim


Zn

Ve ayni zamanda bizimle beraber olan Tum Ağrılara selam olsun :) emegine Saglik canim.


ZaRa

emegine saglik efulimm agri dagi nin adana anlatmaniz sabirla bekliyorum<3


HaNDe

Emegine sağlık canim Efulimm


KaLp

Bir bilmece ile konuya giriyorum 🤪 En cok agri ceken dagimiz ? 😂 Eline emegine saglik canim guzel bir makale olmus


Cevap bırakın

radyo dinle Türkiye'nin en iyi radyosunu sende hemen dinle.

Ses 50